14 Şubat 2015 Cumartesi

Okuma Etkinliği: Hiçliğin Kıyısında (The Edge of Never #1) - J. A. Redmerski


KİTAP KÜNYESİ:

Orijinal Adı: The Edge of Never
Seri: The Edge of Never (#1)
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Sayfa Sayısı: 467
Türü: Çağdaş Romans - Yeni Yetişkin
Goodreads | D&R | Okuoku


ARKA KAPAK


Yirmi yaşındaki Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca, ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrew'un da bazı karanlık sırları vardır…

Andrew yolculukları esnasında Camryn'e kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrew'un ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkûm edecektir?

"Hiçliğin Kıyısında mı? 'Muhteşemliğin Kıyısı'na ne dersiniz? Çünkü şu anda tam olarak bu durumdayım."

-USA Today-





Üç blogger toplanıp uzun zamandır çıkmasını dört gözle beklediğimiz bir kitabı beraber okuyup beraber yorumlamaya karar verdik. Ve hepimiz kitabı çok sevdik. Kitabı beraber okuyup, beraber yorumlamak çok eğlenceli ama şunu da söylemeliyim ki, Andrew'u iki kişiyle daha paylaşmak zorunda kalmak hiç de eğlenceli değil. -_- Neyse, Andrew konusuna derinlemesine girersem, yoruma geçemem. :D

Camryn aylardır ağlayamıyor. Ama öyle bir durumun içindeki, ağlamaması normal değil. Hem de hiç değil. Çünkü Camryn'in önce anne ve babası ayrıldı; sonra deliler gibi aşık olduğu sevgilisi Ian trafik kazasında öldü; daha sonra erkek kardeşi alkollüyken kaza yapıp bir adamı öldürdüğü için beş yıllık hapis cezası yedi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de en yakın ve tek arkadaşı Natalie sevgilisi için Camryn'e ihanet etti. Ve Camryn hala ağlayamıyor. 


Bunların yanı sıra Camryn istediği hayatı yaşayamamaktan, hayatın monotonluğundan, sıradanlığından da bıkmış usanmış durumda. Bir sabah uyandığında artık içinde bulunduğu hayat onu her zamankinden daha fazla boğuyor ve Camryn çantasını sırtına taktığı gibi otobüs terminaline gidip, durağını bilmeden yola çıkıyor. 

Camryn ile aynı anda yola çıkan başka biri daha var: Andrew. Andrew'un babası beyin kanseri ve tedavi olmayı reddediyor. Babası yoğun bakıma girdiğinde, doktorlar artık fazla zamanı kalmadığını söylüyorlar. Andrew babasının yanına uçakla hemen gidebilir, ama o otobüs yolculuğunu seçiyor, çünkü düşünmesi gereken şeyler var... Bu "düşünmesi gereken şeyleri" ben başında anlamlandıramamıştım ama inanın bana, sabrederseniz o şeyler fazlasıyla anlamlanacak.

Camryn ve Andrew'un yolları kesişiyor ve kısa bir süre için aynı otobüste yolculuk yapıyorlar. Her ne kadar yolları ayrılacağı zaman garip bir şekilde birbirinin bırakmak istemeseler de, bırakmak zorundalar. Ama kaderin onlar için başka planları var... Aynı akşam belli bir olay sonucu tekrar karşılaşıyorlar.

Andrew Camryn'in belli bir durağı olmadığını öğrenince, ona beraber yolculuğa çıkmayı teklif ediyor ve Camryn de bunu kabul ediyor. Ama bu yolculukta araba Andrew'un olduğu için, dolayısıyla Andrew'un bazı kuralları da var: Camryn'in canını yakacak ya da onun ısrarla istemediği bir şey olmadığı sürece, Camryn Andrew'un her dediğini kabul etmek zorunda. Eh, Andrew biraz maceracı bir ruha sahip olduğundan dolayı, yolculuklarından maceralar hiç eksik olmayacak.

Kitabın konusu genel olarak böyle. Sırtına çantayı alıp nereye gideceğini bilmeden yola çıkma fikri her zaman ilgimi çekmiştir, bu yüzden kitabı da büyük bir zevkle okudum. Karakterler de son derece ilginç ve sevilesi insanlar olunca kitap daha da güzel oluyor tabii. Aralarındaki ufak çekişmeler, kavgalar, barışmalar... Böyle iki uç ama ortak noktalara sahip karakterleri okumak çok eğlenceliydi.

Kitap ortalarından sonra bir ara monotonlaşıp, yavaşlasa da, sonra güzel bir dönüş yaparak heyecanı arttırıyor. Hele ki o son 50 sayfa... Yazar önce, kafanızdan aşağı kaynar su dökercesine bize kötü bir haber veriyor. Sonra bir mektup okutuyor ve siz tam "Artık kalbim bunu kaldıramaz," derken, bir paragrafla yüreğinizi ağzınıza getiriveriyor. Sanırım o paragrafı hiç unutmayacağım. :D

***Spoiler***


Gerçi ben hala Camryn'in nasıl olup da Natalie'yi affettiğinde takılı kaldım. Kitabın ilk sayfasında da o kızı hiç gözüm tutmamıştı, son sayfasında da hala nefret ediyordum. Ve hala nefret ediyorum. Senin gibi arkadaş olmaz olsun, Natalie! Git sen, Damon'ınla kırıştır. Neyse, sakinim.

***Spoiler Bitti***


O zaman yorumu Camryn ve Andrew'un New Orleans'ta düet yaptıkları şarkıyla kapatalım, ne dersiniz? The Civil Wars, Camryn gibi, benim de sevdiğim bir gruptur.





Kitapların Senfonisi (Büşra)'nın yorumunu okumak için tık-tık.
Romantik Optik (Beyza)'nın yorumunu okumak için tık-tık-tık.


ALINTILAR



"Birinin sorunun diğerlerininkinden daha az sarsıcı olması, o kişinin daha az acı çekmesini gerektirmez."   

"Ben aşkın gerçekten biteceğini sanmıyorum," dedim ve gözlerinden bir düşünce kıvılcımının geçtiğini gördüm. "Bence aşık olduğunda, eğer bu gerçek aşksa, ömür boyu sürer. Gerisi sadece yaşananlar ve yanılgılardan ibarettir."

"Yılan!" Bir eliyle işaret ediyordu, diğerini ise ağzına kapatmıştı. "Andrew! Şurada! Öldürsene!" 
Battaniyenin kenarında kayan siyah bir şey görünce ayağa fırladım. Aradaki mesafeyi korumak için geriye sıçradım, sonra yılanı ayağımla ezmek için ezmek için öne atılacak oldum. 
"Hayır-hayır-hayır!" diye bağırdı Camryn, ellerini sallayıp duruyordu. "Öldürme!" 
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım, kafam karışmıştı. "Öldür dedin ya." 
"Yani gerçekten öldür demek istemedim." Hala korkuyor, bedeninin geri kalanını yılandan korumak ister gibi sırtını kamburlaştırıyordu. Bu çok eğlenceli bir manzaraydı.  
Ellerimi kaldırdım. "Ne yani? Yılanı öldürmüş gibi mi yapayım?"  


Rastlantı, kader yerine kullanılan, toplumun tercihlerine uygun bir ifadeydi sadece.



4 PUAN: Güzeldi, okumanı öneririm.
 Özellikle benim gibi yolculuk hayranı bir okursanız, ve aynı zamanda romans seviyorsanız (kim sevmiyor ki?), bu kitap tam size göre!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder