17 Ocak 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: Duman ve Kemiğin Kızı (Daughter of Smoke and Bone #1) - Laini Taylor



KİTAP KÜNYESİ:
Orijinal Adı: Daughter of Smoke and Bone
Seri: Daughter of Smoke and Bone (#1)
Yayınevi: Artemis
Sayfa Sayısı: 434
Türü: Fantastik - Genç Yetişkin - Paranormal
Goodreads | D&ROkuoku

ARKA KAPAK


Bir zamanlar şeytanın ininde, yerde tüylerle oynayan masum bir kızdı.
O, artık masum değil...


Zuzana defteri alırken, arkadaşları Pavel ve Dina, kızın omzunun üzerinden çizimlere bakmak için uzandı. Karou'nun çizim defteri okulda bir efsaneye dönüşmüştü ve elden ele dolaşan defterdeki yeni çizimler her gün hayranlıkla incelenirdi. Bu defter -hayatı boyunca çiziktirdiği doksan ikinci defter- lastik bantlarla sarılıydı ve Zuzana bunları koparırcasına çıkardığı anda defter açılıverdi. Defterin her bir sayfası tutkal ve boyayla öylesine şişmişti ki cildi her an dağılabilirdi. Defter bir yelpaze gibi açılırken Karou'nun özgün karakterleri sayfalar üzerinde harika ve fazlasıyla tuhaf çizgileriyle dalgalandı. Ama kimse bu karakterlerin gerçek olduğunu tahmin bile edemezdi.




Duman ve Kemiğin Kızı, birkaç aydır okuduğum en iyi fantastik kitaptı. Son zamanlarda fazla kitap okuyamamamın yanı sıra, okuduklarımın arasında hatırladığım kadarıyla bir fantastik kitap yoktu. Uzun bir aradan sonra Duman ve Kemiğin Kızı çok, çok iyi geldi. 

Kitabın ana karakteri Karou. Karou 17 yaşında, fazlasıyla tuhaf bir kız. Tuhaf derken, kafasından doğal olarak çıkan koyu lacivert saçları, kendini bildi bileli iki avucunda da var olan  ama yaptırdığını hiç hatırlamadığı Hamsa dövmeleri, sürekli çizim defterine çizdiği arkadaşlarının Karou'nun hayal gücünün birer ürünü sandıkları fakat aslında son derece gerçek olup Karou'nun tanıdığı tek ailesi olan mitolojik yaratıklar, her doğum gününde ona hediye edilen yeni diller kadar tuhaf. 

Karou kendini bildi bileli böyle olduğu için, bu şeyler ona tuhaf gelmiyor ve tüm bu tuhaflığıyla bizim normal dünyamıza ayak uydurmayı da başarmış. Ama şöyle bir şey var ki; bir çok tuhaflığının sebebini de tam olarak bilmiyor. Örneğin, ailesi olarak bildiği yarı insan yarı hayvan görünümlü mitolojik yaratıkların -Brimstone, İssa, Twiga, Yasri ve Kishmish- "Kimera" denilen bizim dünyamızdan olmayan yaratıklar olduğunu biliyor; fakat onların dünyasının nerede olduğunu ya da oraya nasıl gidildiğini, onların türünden başka yaratıkların olup olmadığını, kendisinin nasıl olupta çocukluktan beri onların yanında büyüdüğünü, ailesinin kim olduğunu ya da onu neden bıraktıklarını, Brimstone'un neden senelerdir boynunda kolye olarak taktığı lades kemiğine asla ama asla dokunmasına izin vermediğini ya da neden dükkanın arkasındaki kapıyı açmasının kesinlikle yasak olduğunu bilmiyor. Ne zaman ufacık bir cevap almak umuduyla sorsa, aldığı tek şey Brimstone'un huysuzlaştığını belirten homurdanmaları oluyor.

Karou'nun bilmediği diğer bir şey ise, neden Brimstone'un sürekli insan-hayvan farkı gözetmeden diş topladığı. Evet, yanlış duymadınız, Brimstone sanki yaratılış amacı buymuş gibi durmaksızın diş topluyor, Karou'yu da diş satıcılarından dişleri toplaması için sürekli oraya buraya gönderiyor. 

Karou bir gün yine Brimstone'un ayak işleri için koşuştururken, bir Melek'in -yani Akiva'nın- saldırısına uğruyor. Melek tam Karou'ya kılıcını saplamak üzereyken, birden sanki son anda fikrini değiştirmiş gibi kılıcını indirip onu öldürmekten vazgeçiyor.

Akiva hayatı boyunca, Melek'lerin Kimera'larla olan bitmek bilmeyen savaşında Kimera'ları avlamak için yetiştirilmiş bir Melek. Melek dediğime bakmayın, sadece ismi melek; yoksa bu kitaptaki hiçbir Melek öyle sütten çıkmış ak kaşık değil. Ama Akiva'yı diğer Melek'lerden ayıran bazı şeyler var. Şuan size anlatamayacağım geçmişinde yaşadığı şeyler... 

Zaten kitap, Akiva'nın bu geçmişinde yaşadığı şeyler yüzünden ikiye ayrılıyor; ilk kısım günümüzde geçerken, ikinci kısımda daha çok geçmişi okuyoruz. Ve kitabın ilk sayfalarında sizi kitaba bağlayan gizem, bu geçmişte yaşanan olayları okuyana kadar da peşinizi bırakmıyor. Siz tam "Hah, gizem bitti işte," derken, yazar bir U dönüşü yapıp kitabı oracıkta bitiriveriyor ve siz kendinizi boş boş duvara bakarken ve "Ben neden Kimera'ların ve Melek'lerin dünyasında yaşamıyorum ki?" diye kederlenirken buluveriyorsunuz. 

Bu fantastik dünyanın ve karakterlerin yanı sıra, kitabı bu kadar çok sevmemin sebebi yazarın anlatımıydı. Biliyorsunuz, kitaplarda en az kurgu kadar üsluba da önem veriyorum, bu kitap o konuda da kalbimi kazandı. Yazarın betimlemeleri o kadar gerçekçi ki, kendinizi kelimenin tam anlamıyla kitabın içinde buluveriyorsunuz. Kitap sadece anlatımıyla bile kendini türdeşlerinin arasından kolayca sıyrılabiliyor. 

Ayrıca, türdeşleri demişken... Kitap her ne kadar melek-şeytan konulu olsa da, sakın benim düştüğüm hataya düşüp okuduğunuz melek-şeytan kitaplarına benzer bir şeyi beklemeyin. 


ALINTILAR


Dişler bir kumaşa sarılmış, üzerleri bantla sarılmıştı. Sokak çalgıcılarından biri kemanını indirerek, "Hey tatlım, ne taşıyorsun öyle?" diye sorduğunda, Karou, "Çok fazla soru soran çalgıcılar," diye cevap vermiş, yükünü sürüklemeye devam etmişti. 

Karou, kendi başınalığı ve yalnızlığıyla barışık, tamamen kendini düşünen kızlar gibi olmayı çok isterdi. Ama öyle değildi. Yalnızdı ve içindeki kayıp duygusunun her geçen gün büyüyüp kendini iptal etmesinden korkuyordu. Yanında sırtını dayayabileceği birinin olması için yanıp tutuşuyordu. Ense kökünde hafifçe dolaşan parmak uçları ve karanlıkta onunkine karışan başka bir ses... Yağmurda şemsiyesiyle onu eve götürmek için bekleyecek, geldiğini gördüğünde yüzünde güneşler açarak gülümseyecek biri. Balkonda onunla dans edecek, verdiği sözleri tutacak, kızın sırlarını bilecek ve sadece kolları, fısıltıları, güveniyle her yerde küçük bir dünya yaratacak biri.  

"Hiç kendine canavarların mı savaşı, yoksa savaşın mı canavarları yaratıp yaratmadığını sordun mu?" 

"Dilekler sahtedir. Umut gerçektir. Umut kendi sihrini yaratır." 

"Umut, çok güçlü olabilir. Belki gerçek sihir diye bir şey yoktur ama en çok neyi istediğini biliyorsan ve umudu içinde bir ışık gibi tutabiliyorsan, neredeyse sihir kullanmış gibi, dileklerinin gerçekleşmesini sağlayabilirsin." 

"Ruhun benimkine şarkı söylüyor. Ruhum senin ve hangi dünyada olursa olsun kalbim hep senin olacak."

5 PUAN: Harikaydı! Okumazsan çok şey kaybedersin.
 Bu kitabı çok ama çok sevdim! Muhtemelen gelecek yazılarımda da fırsatını bulduğum zamanlar adını araya sıkıştırabilirim. :D Eğer gerçekten orijinal bir fantastik kitap okumak istiyorsanız, Duman ve Kemiğin Kızı tam size göre. :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder