28 Ocak 2015 Çarşamba

Kitap Yorumu: Maybe Someday (Maybe #1) - Colleen Hoover

KİTAP KÜNYESİ:
Seri: Maybe (#1)
Yayınevi: -Türkçe edisyonu yok-
Sayfa Sayısı: 385
Türü: Çağdaş - Romantizm - Yeni Yetişkin
Goodreads

ARKA KAPAK


 New York Times çoksatarı  yazar Colleen Hoover'dan arkadaşlığın, ihanetin ve romantizmin tutkulu hikayesi.


Yirmi iki yaşındaki Sydney'in harika bir hayatı var: Üniversiteye gidiyor, sabit bir işi var, yakışıklı erkek arkadaşı Hunter'a aşık ve en yakın arkadaşı Tori ile aynı evde yaşıyor. Ama Hunter'ın onu aldattığını öğrendiğinde her şey değişiyor - Sydney şimdi ne yapacağına karar vermek zorunda.


Sydney gizemli komşusu Ridge tarafından büyülenmiş durumda. Gözlerini ondan alamıyor ve her akşam balkonunda tutkulu gitar çalışını dinlemekten vazgeçemiyor. Sydney'de de Ridge'in görmezden gelemediği bir şeyler var. Kaçınılmaz karşılaşmalarından sonra, kendilerini birçok şekilde birbirlerine ihtiyaç duyarken bulacaklar...



Gün geçmiyor ki bir Colleen Hoover kitabı daha beni yerle bir etmesin, sevgili kitap sever arkadaşlarım. Yerle bir etmek derken, duygularımı yerle bir ediyor. Colleen Hoover kitapları duygular için hız treni gibi. Kelimelerle kalbinizi zirveye kadar çıkartıyor, sonra son hızla aşağı bırakıveriyor. Kalbinizin kırılan parçalarını toplamak da size düşünüyor. 

İki saat içinde en fazla nelerinizi kaybedebilirsiniz? Belki telefon, cüzdan gibi ufak tefek şeyleri kaybedebilirsiniz ama eminim Sydney'in iki saat içinde kaybettiklerini öyle herkes kaybedemez. Müzik öğretmenliği okuyan Sydney iki saat içinde en yakın arkadaşını, evleneceği adam sandığı yakışıklı sevgilisini, evini, işini ve bir de cüzdanını kaybetti. Sydney'e ne mi kaldı? Ufak tefek eşyalarını tıktığı iki bavulu ve bir de... evet, sanırım Sydney'e başka bir şey kalmadı. 

Hadi, şimdi de Sydney'in bundan 15 gün önceki harika hayatına gidelim.

Sydney'in o sıralar en büyük zevki akşamüstü olunca balkonundaki sandalyesine oturup karşı balkondan gitar çalan çocuğu dinlemek. O çocuğun gitar çalışında öyle bir şey var ki, Sydney gitarının hiç susmasını istemiyor. Çocuğun gitar çalışı, kendini tüm dünyadan soyutlayıp sadece gitarına odaklanışı bile Sydney'i büyülüyor. Hatta o kadar büyülüyor ki, Sydney kendini onun şarkılarına sözler yazarken buluveriyor. 

Ridge ise bu aralar ilham açısından o kadar kötü durumda ki, kendi şarkılarına bile söz yazamıyor. Ama müzik şirketiyle yaptıkları anlaşma yüzünden bir şekilde o sözleri yazmak zorunda. Günlerdir karşı balkondan onu izleyen kız bir gün şarkılarına sözler mırıldanmaya başlayınca,  Ridge o sözleri ne pahasına olursa olsun almayı kafasına koyuyor. Sonunda balkondan balkona mesajlaşarak Sydney'i ona sözleri verme konusunda ikna edip, şarkı sözlerini görünce ise, Ridge bu kızın tamamen kendi ve grubu için özel olarak dünyaya getirildiğini düşünüyor. Çünkü bu kızın şarkı sözleri harika!

İki hafta sonra Sydney evsiz ve parasız bir şekilde kelimenin tam anlamıyla sokakta kalınca, Ridge ile bir anlaşma yapıyorlar: Sydney Ridge'in şarkılarına söz yazdığı müddetçe, Ridge ve arkadaşlarının evindeki boş odada ücretsiz olarak kalabilir. 

Başlarda bu çok güzel bir fikir gibi gözükse de, daha sonra Ridge de Sydney de bunun aslında o kadar da masum bir fikir olmadığının farkına varıyorlar. Çünkü, beraber vakit geçirip, beraber şarkı sözleri yazdıkça ikisi de birbirine doğru çekiliyorlar ve ikisinin de birlikte olamamak için farklı sebepleri var. Şimdi, bu sebepleri burada size söyleyip bir güzel içimi dökmek isterdim ama bunu yapamam. Yapmak istemiyorum. :D Merak edin. :D Ama şunu bilin ki, bu sebepler öyle kitaba gerilim katmak için uydurulmuş sebepler değil; son derece geçerli sebepler.

Bunu fark ettikten sonra sadece arkadaş olmaya çalışıyorlar ama bunu da beceremeyip her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Ama en kötü tarafı da, sonuçlarının ikisinden çok başkalarını etkileyecek olması. 

Sydney ve Ridge bu süreç boyunca sürekli bir iç hesaplaşma içindeler. Kitap boyunca Kalbimi mi dinlemeliyim, yoksa aklımı mı? durumu vardı ve karakterlerin düşüncelerinin, duyguların ve hatta bakış açılarının bile değişimini okumak harikaydı. 

Kitabı okuyanlardan bazıları Ridge'e çok kızmışlar, ama ben o kadar kızamadım. Yani, evet, Sydney'e karşı öyle davranmasaydı, sanki ikili oynarmış gibi yapmasaydı tabii ki daha iyi olurdu; fakat Ridge'i Ridge yapan bu. Ridge'i Ridge yapan fazla merhametli olması. Ve açıkçası, Ridge çok sevmemin ilk sebebi bu kadar çok merhametli olmasıydı. *-*

Hepsi bir yana, kitabın playlistini dinlediniz mi? Tüm şarkılar Ridge ve Sydney tarafından yazıldı ve hepsi birbirinden güzel. Maalesef, Ridge ve Syndey canlanıp o şarkıları besteleyip kayıt edemeyeceği için, onlar Griffin Peterson tarafından yapılmış. Şarkıları dinlerken, Syndey ve Ridge'in o şarkıları yazarken hissettiklerini hissetmemek mümkün değil. Neyse daha fazla uzatmıyorum, buradan dinleyebilirsiniz.

ALINTILAR



"Bilirsin, insanların sarhoşken söylediği çoğu şey ayıkken söylediklerinden 

daha doğru ve gerçektir."


...böyle güzel hissettiren bir şeyin nasıl bu kadar yanlış olabileceğini anlamıyorum. 
Ben kötü bir insan değilim. 
Ridge kötü bir insan değil. 
İyi niyetlere sahip iki insan nasıl olur da tamamen iyilikten arınmış, akıl almaz derece kötü duygularla son bulabilirler?


Her ne kadar buna karşı koymaya çalışsak da, aramızda olan tüm bu şeylerin sebebi, birbirimize olan hislerimin arzumuzdan daha güçlü bir hale gelmesi. Arzuya karşı koymak kolay. Özellikle de arzunun sahip olduğu tek silah cazibe olunca. 
Ama kalbe karşı bir savaşı kazanmaya çalışmak hiç kolay değil.


Hey, kalp. Beni duyuyor musun? Sen ve ben artık resmi olarak savaştayız.


Korkarım duygular hayatta üzerinde kontrolümüz olmayan tek şey.


Bana teşekkür etme, Sydney. Bana teşekkür etmemelisin çünkü sana aşık olmamaya çalışırken acınası bir şekilde başarısız oldum.


Bazen kelimeler bir kalbin üzerinde bir öpücükten çok daha fazla etkiye sahip olabiliyorlar.


Gözleri beni hafızasına kaydediyormuş gibi yüzümde dolaşıyor. Hafızası olmak istediğim son yer. 
Şimdiki zamanında olmak için her şeyimi verirdim.


...insanlar kime aşık olacaklarını seçemezler. Sadece kime aşık kalacaklarını seçebilirler. 


Hissettiğimiz her şeyi, muhtemelen gerçek hislerimizi bilmeye en çok ihtiyacı olan kişilerden saklamak için çok uğraşıyoruz. İnsanlar duygularını içlerine atmaya çalışıyorlar, sanki hayata karşı doğal tepkilere sahip olmak bir şekilde yanlışmış gibi.


Onunkisi gibi öpücükler bir uyarı etiketiyle birlikte gelmeli. Böyle öpücükler kalp için iyi olamazlar.


...kalbe kimi, nerede ve nasıl seveceğini söyleyemezsin. Kalp ne isterse onu yapıyor. Kontrol edebileceğimiz tek şey, aklımıza ve hayatımıza kalbimizin seviyesine yetişme gücü verip vermeyeceğimiz. 


İngiliz alfabesinde sadece yirmi altı harf var. Bu yirmi altı harfle ancak belli başlı şeyler yapabileceğinizi düşünebilirsiniz. Kelimeler oluşturmak için karıştırılıp bir araya getirilince, bu harflerin size sadece belli başlı şeyler hissettirebileceğini düşünebilirsiniz. 
Fakat, bu yirmi altı harf bir insana sonsuz şeyler hissettirebilir, ve bu şarkı da canlı kanıtı. Birkaç basit kelimenin nasıl bir araya gelip de bir insanı değiştirebileceğini hiç anlamayacağım, fakat bu şarkı, bu kelimeler beni tamamen değiştiriyor. Belki bir günümün şuanım olduğunu hissediyorum. 


5 PUAN: Harikaydı! Okumazsan çok şey kaybedersin.
 Eğer İngilizce kitap okuyabiliyorsanız, listenizde Maybe Someday'e de yer açın! Ama okuyamıyorsanız... sizinle birlikte bir an önce Türkiye'de de çıkması için dua edeceğim. Çünkü ben de bu kitabı kitaplığımda görmek istiyorum! *-*


Not: Arka kapak ve alıntı çevirileri bana aittir, izinsiz kullanmazsanız sevinirim ve umarım çevirileri hakkıyla yapabilmişimdir. :P 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder