31 Mayıs 2015 Pazar

Kitap Yorumu: Anne Frank'ın Hatıra Defteri - Anne Frank

KİTAP KÜNYESİ:
Orijinal Adı: The Diary of a Young Girl
Seri: -
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 341 
Türü: Klasik - Günlük - Biyografi
Goodreads | D&R | Okuoku


ARKA KAPAK


Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında günlük tutmuştur. 

Mektupları, radyoda sürgün olan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestein'in konuşmasını dinleyene kadar sadece kendine yazdı. Bolkestein, savaştan sonra Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulme 

şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanması gerektiğini söylüyordu. Örnek olarak da günlükleri veriyordu. Bu sözler Anne Frank'ı çok etkiledi ve savaştan sonra bir kitap çıkarmaya karar verdi. Günlükleri bu kitap için temel olacaktı.

Anne Frank Bergen Belsen kampında 1945 yılının Mart ayında 15 yaşında öldü. Aileden hayatta kalan tek kişi olan Otto Frank onun günlüğünü yayınladı. Anne Frank'ın Hatıra Defteri o zamandan beri dünyada en çok okunan kitaplardan biri oldu. Otuzun üzerinde dile çevrildi ve 16 milyon adet satıldı.

Ülkemizde de yayınlandığı ilk yıldan beri aynı ilgiyle okunan, okullarda öğretmenlerin referans kitap olarak tercih ettiği vazgeçilmez kitaplardan biri olan ANNE FRANK'IN HATIRA DEFTERİ'ni gözden geçirilmiş baskısı ve orijinal dilinden yeni çevirisiyle bir kez daha okuyucularla buluşturmaktan onur duyuyoruz.




Hayatım boyunca üzerimde izlerini taşıyacağım bir kitap oldu Anne Frank’ın Hatıra Defteri. Keşke daha önce okusaymışım, keşke daha önce en çaresiz durumlarda bile en yüksekleri hayal etmekten korkmayan, tüm endişelerine rağmen içindeki mutluluğu her daim korumayı başarabilen bu cesur ve güçlü kızla tanışsaymışım dedim. İki yıllık günlüğüne her çağın insanına örnek olabilecek düşünceler sığdırmayı başarabilmiş Anne.

Bu kitabı diğerlerinden ayıracak en büyük özelliği II. Dünya Savaşı zamanında Hollanda’da Nazilerden saklanan bir genç kızın günlüğü olması. Kitabı okurken sürekli kendime bunu hatırlatmak zorunda kaldım; bu kitap bir kurgu değil. Dolayısıyla herhangi bir başlangıç noktası, olay örgüsü, karakter gelişimi ya da kurgulanmış bir sonu yok.

Günlük Anne’ye 13 yaşına girdiği gün doğum günü hediyesi olarak veriliyor ve o günden itibaren Kitty adını verdiği günlük onun tek sırdaşı oluyor. İlk günlerde Anne’yi son derece neşeli, okulda arkadaşları tarafından çok sevilen, kıpır kıpır bir kız olarak görüyoruz. Fakat çok geçmeden Anne ve ailesi saklanmak zorunda kalıyorlar ve Anne’nin hayatını, hayata bakış açısını ve hatta kısmen kişiliğini değiştirecek olan iki yıllık dönem başlıyor.

Frank ailesi saklandıkları yerde üç kişilik Van Daan ailesi ve dişçi Dr. Dussel ile birlikte kalıyorlar. İki katlı evde, kapı cam açmadan, dışarı ayak basmadan, her an basılma korkusuyla sekiz kişinin bir arada yaşaması doğal olarak bitmek bilmeyen gerginlikleri de beraberinde getiriyor. Anne, özellikle günlüğünün ilk yarılarında, sürekli evin içindeki gerginlikten şikayetçi oluyor. Annesinin ona hiç anlayışlı davranmadığını düşünüyor, çok yerde annesini sert bir şekilde yargılıyor. İlk başlarda babasını diğerlerinden ayrı tutsa da, zamanla babasından da soğuyor ve ebeveynlerini ona gereken bağımsızlığı vermemekle suçluyor.

Günlük devam ettikçe Anne’nin olgunlaştığını, fikirlerinin değiştiğini, ilk başlarda üzerine oturmuş olan umutsuzluğun kalktığını görüyorsunuz. Sürekli kendini değiştirmekten ve geliştirmekten bahsediyor. Hayallerini, o evden çıktıktan sonra yapmak istediklerini yazmaya başlıyor. Bir gazeteci ve yazar olmak istiyor, hatta bunun için şimdiden çalışmalara başlayıp kısa hikayeler yazıyor. O evden çıktıktan sonra, adı “Arka Ev” olacak olan o evdeki yaşamlarını anlatacak bir kitap yazmayı ve bunun alt yapısını da günlüğünün oluşturmasını planlıyor. O satırları okurken Anne’nin o kitabı yazamayacağını bilseniz de, yazma fırsatı bulsaydı, daha o yaşında kelimeleri böyle etkileyici kullanma yeteneğiyle, harika bir iş çıkaracağından emin oluyorsunuz.

Günler geçtikçe ev halkının heyecanla beklediği İngiliz çıkartması sonunda gerçekleşiyor ve ev halkıyla birlikte Anne’nin de kalbinde zafer umutları yeşeriyor. Artık sonunda okula geri dönebileceğini düşünüyor. Sonu bilmenize rağmen siz de onunla birlikte umutlanmadan edemiyorsunuz. Sonra birden, sanki Anne’nin kaleminin mürekkebi tükenmiş de günlük cümle ortasında bitmiş gibi pat diye italik yazıyla bir cümle çıkıyor karşınıza: “Anne’nin hatıra defteri burada bitiyor.” Ve Anne’nin sözcükleri tükeniyor.

İşte o zaman belki bir ihtimal 4 Ağustos 1944 sabahı üniformalı askerler ellerinde silahlarla Anne ve arkadaşlarının önünde dikildiğinde, Anne’nin hissettiği hayal kırıklığının binde birini hissedebilirsiniz.

Din ya da yaş ayrımı yapılmadan herkesin okuması gereken bir kitap Anne Frank’ın Hatıra Defteri. Çünkü Anne’nin günlüğüne yazdığı şeyler tüm insanlığı ilgilendiren, tüm insanlığın ders alması gereken şeyler. 

Not: Bu yazıyı aslında benim ödevimdi. Ama kitabı çok sevdiğim için burada da paylaşmaya karar verdim. ^_^



ALINTILAR


Hatıra defteri tutmak benim gibi biri için tuhaf bir duygu. Yalnızca daha önce hiç yazmadığımdan değil. İleride ben de dahil hiç kimse on üç yaşında bir kızın içinden geçenlerle ilgilenmeyecekmiş gibi geliyor. Ama aslında bunun hiç bir önemi yok, ben yazmak ve daha da önemlisi kalbimden geçen bir sürü şeyi ortaya dökmek istiyorum. 

Toplanmamış yataklar, masada kahvaltı artıkları, kedi için mutfakta yarım kilo et... Tüm bunlar bizim acelece gittiğimiz izlenimini bırakıyordu. İzlenimler umurumuzda değildi, sadece gitmek istiyorduk... Uzaklaşmak ve güvenle gideceğimiz yere varmak... O kadar. 

Eğer yalnızsan ve mutsuzsan, o zaman güzel havalarda, çatıdan gökyüzünü seyretmeyi dene. Gökyüzünü korkusuz seyrettiğin sürece içinin temizliğinden emin olacak ve tekrar mutlu olacağına inanacaksın. 

Çok düşünüyorum, ama çok konuşmuyorum. 

Hala içinde ve etrafında olan güzel şeyleri düşün ve mutlu ol. 

Mutlu olan insan başkalarını da mutlu eder. Cesareti ve özgüveni olan kimse, mutsuz olduğunda bile dibi boylamaz! 

Ah evet, ben çoğu insan gibi boşa yaşamış olmak istemiyorum. Etrafımda yaşıyor olup beni tanımayan insanlara faydalı olmak ve mutluluk vermek istiyorum. Öldükten sonra da yaşamak istiyorum. 

Yazarken bütün dertlerimden kurtuluyorum. Üzüntülerim kayboluyor, cesaretim artıyor. Ama esas soru şu, bir gün ben de iz bırakacak büyük yazılar yazabilecek miyim? Bir gazeteci ve yazar olabilecek miyim? 

Bu korkunç savaş bir gün mutlaka bitecek, biz de yalnız Yahudiler değil, insanlar olacağız! 

Beklentilerimin bir bölümünden hala ümitli olmam bir mucize, çünkü ümitlerim olası değil gibi görünüyor. Yine de onlara sıkıca sarılıyorum, her şeye karşın insanların aslında iyi olduklarına inanıyorum.




5 PUAN: Harikaydı, okumazsa çok şey kaybedersin!
Bu kadar gerçek bir kitaba daha düşük bir puan veremezdim. Ama hepsinin yanı sıra Anne'nin kalemi de bu puanı hak ediyor. Hayalleri,düşünceleri, doyumsuz öğrenme isteği... hepsi hak ediyor.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder