KİTAP KÜNYESİ:
Orijinal Adı: Prodigy
Seri: Legend (#2)
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 360
Türü: Bilim Kurgu - Distopik - Genç Yetişkin
Goodreads | D&R | Okuoku
ARKA KAPAK
June ile Day'in yaralı bir halde Cumhuriyet'ten firar etmelerinin üzerinden yedi gün geçmiştir. Bu sırada en akla gelmeyecek şey gerçekleşir:
Seçmen Primo ölür ve yerini oğlu Anden alır. Cumhuriyet kaçınılmaz bir şekilde kaosa sürüklenirken ikili, Day'in erkek kardeşini kurtarmak ve onları Koloniler'e götürmek için yardım etmeye gönüllü bir grup Vatansever isyancıyla güçlerini birleştirir. Ancak Vatanseverlerin bir talebi vardır: June ve Day yeni Seçmen'e suikast düzenlemelidir.
Bu eylem, uluslarına değişimi getirmek ve çok uzun süredir susturulan bir halka sesini geri kazandırmak için ellerindeki tek şanstır. Ancak June bu yeni Seçmen'in, babasına hiç benzemediğini fark ederek kararsızlığa düşer. Ya Anden yeni bir başlangıcın anahtarıysa ve Vatanseverler yanılıyorsa? Ya devrim yolu kayıp vermekten, intikam almaktan ve kan dökmekten geçmiyorsa?
"Bu kitabı bir oturuşta bitireceksiniz, o yüzden takviminizde yer açın. Çok etkileneceksiniz…"
-The New York Journal
-The New York Journal
Okuduğum ve yorumladığım son distopik kitabı hatırlayan var mı aranızda? (Arşive bakar ve en son Aralık ayında Kiera Cass'in Saraydan Hikayeler'inin yorumunu yazdığını görür.) Kısacası oruçlunun susadığı gibi distopyaya susamışım. Ve bu distopya orucumu da Deha ile açmak harikaydı. (Metaforlarımı seviyorum. ❤)
Deha, Efsane'den de daha efsane bir kitaptı. Evet Efsane'de de aksiyon doruktaydı (yorumu için tık-tık ) fakat orada Cumhuriyet'i her boyutuyla göremiyordunuz ve bu eksiklik hissediliyordu. Ama Deha'da Cumhuriyet'in en tenha kuyularını, tarihine gömülmeye çalışılan sırlarını, hatta Cumhuriyet'in sınırlarının ötesindekileri de görme fırsatı yakalıyoruz. Kısacası bu kitapta o distopik dünyayı iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Dikkat edin, yorumun geri kalanı kitaba dair ufak ipuçları içerebilir.
Deha, Efsane'den de daha efsane bir kitaptı. Evet Efsane'de de aksiyon doruktaydı (yorumu için tık-tık ) fakat orada Cumhuriyet'i her boyutuyla göremiyordunuz ve bu eksiklik hissediliyordu. Ama Deha'da Cumhuriyet'in en tenha kuyularını, tarihine gömülmeye çalışılan sırlarını, hatta Cumhuriyet'in sınırlarının ötesindekileri de görme fırsatı yakalıyoruz. Kısacası bu kitapta o distopik dünyayı iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Dikkat edin, yorumun geri kalanı kitaba dair ufak ipuçları içerebilir.
June
Cumhuriyet'e ihanet ederek Day'i idamdan kurtardıktan sonra tek çareleri
Vatanseverler'in kapısını çalmak oluyor. Day'in ayağı yaralı ve kardeşi Eden'ı
bulmakta kararlı. Vatanseverler’in lideri Razor ile bir anlaşma
yapıyorlar: Day’in ayağının ameliyat edilmesi ve kardeşinin bulunması
karşılığında Day ve June yeni Seçmen Primo’nun öldürülmesi ve halkın bir devrim
çıkarmasına ön ayak olacak. (Bu arada June ve Day’in Efsane’nin sonunda
başlayan ve birkaç gün süren tren yolculuğu sırasında ülkede önemli olaylar
oluyor; eski Seçmen Primo ölüyor ve yerine oğlu Anden geçiyor.)
Day’in
görevi Anden’i vurup halk arasındaki ünü sayesinde bir isyan çıkartmak iken,
June’un payına da Anden’in ona olan ilgisinden faydalanıp kaleyi içten
fethetmek oluyor. June başkente gidip sanki istenmeden yakalanmış numarası
yaparken, Day Vatanseverler’le kalıp suikast gününü bekliyor. Dolayısıyla
yaklaşık 150 sayfa kadar birbirlerinden ayrı kalıyorlar ve kitap boyunca canımı
en çok sıkan bu 150 sayfa oldu. Çünkü böyle distopik kitaplarda çiftler
birbirinden ayrı düşünce genelde başlarına kötü bir şeyler geliyor, bu korkuyla
150 sayfa okumak hoş değildi.
Kitaba
heyecan katan bir diğer kısım ise, kitabın bir aşk dörtgeni içermesiydi: June,
Day, Tess ve Anden. Tess’in birden Day’den hoşlanmaya başlaması beni çok
şaşırttı açıkçası. Daha dün küçük sevimli kızdı, bugün gelmiş Day’i baştan
çıkartmaya çalışıyor?! Gerçi kitapta kalbi en çok kırılan o oldu bana kalırsa.
June ve Anden’ı tahmin edebiliyorsunuz zaten kitabın gidişatından. Fakat burada
beni zora sokan şey, Anden’dan nefret edememem; hatta bir noktada ona sempati
duymam oldu. “Ne yapıyorsun, Zeynep? Kendine gel. Senin adamın Day!” cümlesini
kendime yeteri kadar tekrarlayınca Anden’ın etkisinden ancak kurtulabildim.
Kitap boyunca Day ve June’un çatışmalarını neredeyse her
sahnede göreceksiniz ve bu çatışmalar benim içimdeki fangirl’ü dahi rahatsız
etmedi. Çünkü yaşanması gereken sahnelerdi. Asıl o sahneler olmasaydı olmazdı.
Kitabın en sevdiğim sahnesi tartışmasız Day’in halka
konuşma yaptığı sahneydi. O kadar gerçek bir sahneydi ki, mikrofondan çıkan
sesinin yankılanmasını kulaklarımda duydum adeta. Tüylerim diken diken oldu
desem yeridir.
Efsane okuduğum en gerçekçi devrim serilerinden biri.
(Henüz Şampiyon’u okumadım ama o kitaptan beklentilerim tavan yapmış durumda.)
Olayları hem mağdur, hem de lider tarafından gözler önüne serebiliyor. [Ve
tabii ki sizi önce karakterlere derinden bağlayıp sonra acı çekmeniz için
elinden geleni yapıyor. *ağlama efekti* (Neyse ki Şampiyon şuan baş ucumda
duruyor ve bu yazıyı bitirdikten sonra ona başlayacağım. ^_^) ]
ALINTILAR
Kendime, "Korkma," diye fısıldadım, gözlerim sımsıkı kapalıydı. "Korkmak gibi bir lüksün yok."
Aşk mantıksızdı, aşkın sonuçları vardı, bunu ben kendime yapmıştım ve buna dayanabilirdim.
5 PUAN: Harikaydı! Okumazsan çok şey kaybedersin.
Evet, Efsane güzel kitaptı falan ama Deha olayları tamamen farklı bir boyuta taşımış. Ve öyle bir sonu var ki, spoiler vermek istemem ama elinizde Şampiyon olmadan okumayın derim. ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder