17 Haziran 2014 Salı

Kitap Yorumu: Beni Seç (The Selection #1) - Kiera Cass

Kitap Künyesi:
Kitabın Adı: Beni Seç
Özgün Adı: The Selection
Yazarın Adı: Kiera Cass
Serinin Adı: The Selection #1
Sayfa Sayısı: 304
Yayınevi: DEX
Goodreads Puanı: 4.14
Liste Fiyatı: 21,00 TL

ARKA KAPAK
Bir prens nasıl tavlanır? 

Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçim'i kazanmanıntek yolu Prens Maxon'ı kendine âşık etmek. 

America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspen'i arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı. 

America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak. 

35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır? 

"Açlık Oyunları ile The Bachelor arasında bir yerde duran bu roman öyle eğlenceli ki. Yazar, America'nın gizli, ilk aşkının külleri sönerken America ve Prens Maxon arasında gelişen kimyayı öyle ustaca kurmuş ki, okumaya doyamıyorsunuz." 
Publishers Weekly

"Kiera Cass'in ilk romanı Beni Seç, reality şov ve distopik bir peri masalının mükemmel sentezi."
Kiersten White, Paranormal



Bir çok kişi üçüncü kitabın çıkmasıyla Selection serisini tamamlarken, ben daha yeni başlıyorum. Olsun, ben de en azından kitaplar arasında çok beklemek zorunda kalmayacağım. (Kendini avutma çabaları diyorlar buna. :D )

Kitaba gelirsek; mükemmel bir kitap değildi, ama sürükleyici konusu ve kurgusu, ilgi çekici karakterleriyle hiç başından kalkmadan devamlı okuma isteği uyandıran bir kitaptı.Yazar romantizm ve distopya türünü bir araya getirip, prens, prenses ve saraylarla masalsı bir hikaye çıkarmış ortaya. Kitabı okurken kendimi gerçekten bir sarayda yaşıyormuş gibi hissettim. *-*

Kitabın konusundan bahsedelim birazda.. Gelecekte Amerika'nın yerine krallıkla yönetilen Illéa ülkesi kurulmuş, ve bu ülkeye kast sistemi hakim. Bu sınıf ayrımı o kadar baskın ki, insanlar birbirlerine isimlerinden çok sınıfları ile hitap ediyorlar. Farklı sınıflarda olan insanlar birbirleriyle evlenebiliyorlar, ama bu toplum tarafından hoş karşılanmıyor. Kraliyet ailesinde bir prens olduğunda ise, her şehirden bir kızın katılımıyla Seçim yapılıyor. Prense kendini beğendiren şanslı kız, hem yeni kraliçe oluyor, hem de ailesi kaçıncı sınıftan olursa olsun, 1. sınıfa atlamaya hak kazanıyor.

İşte böyle bir toplumda, 5'lerden olan America, 6'lardan Aspen'e deli gibi aşık. America'nın sınıfı zar zor karnını doyurabiliyor, ama aynı şey Aspen'in sınıfı için geçerli değil; onlar çok daha zor yiyecek buluyorlar. Bir de üzerine, Aspen'in babası seneler önce ölmüş ve ailesinin tüm sorumluluğu Aspen'in üzerinde.  Ama bunların hiçbiri America için sorun değil, onun tek isteği Aspen ile evlenebilmek. America'nın annesinin ise, America için daha farklı planları var. O kızının Seçim'i kazanıp, tüm ailesini kurtarabileceğine inanıyor, bu konuda da America'ya baskı yapmaktan hiç çekinmiyor.

Ve sonunda America bir şekilde Seçim'e katılıp saraya giriyor. Prens Maxon'ı burnu havada biri olarak görüp, kraliçe falan olmak istemeyen, hala eski sevgilisinin yasını tutan bir kız ne yapar? Prens ile ilk karşılaşmasında, hiç çekinmeden onun hakkında tüm düşündüklerini söyler (ne kadar kibirli ve sığ olduğu, Seçim'in nasıl saçma bir şey olduğu gibi gördüğümüz her prense söyleyebileceğimiz son derece normal şeyler). Fakat Prens Maxon (canım benim, sen ne tatlı şeysin öyle?! *-* ) hemen küsüp darılacak birisi değildir, America ile en azından arkadaş olabileceğini düşünür.

Biraz fazla konunun içine girdim sanırım, ama durduramadım kendimi.

Kitabın ilk sayfalarında Aspen'e baya baya aşık olsam da, sonra öyle bir şey yaptı ki, sinirlerimi alt üst etti. Ben seni sevmek istemiştim ama, neden böyle yapıyorsun sen? Maxon ise, genel olarak iyiydi. Hani öyle mükemmel erkeklerden değildi, ama çok sevimli erkeklerdendi. America'ya bir kaç yerde sinir olsam da, sevdim yine de. En azından açık sözlü, esprili ve Seçim'e giren diğer kızlar gibi (özellikle Celeste, o nasıl bir karakterdi?!) salak ve gıcık değil.

Kitap boyunca sadece bir kaç yerde tansiyon düştü, onun dışında hep hareketliydi. Kitabın sonu da, yarım kalmış gibi değil ama daha fazlasını istetecek şekilde bitmişti. Yani evet, Elit'i istiyoruumm!! :D

ALINTILAR

"İyi misin tatlım?" diye sordu.
"Ben senin tatlın değilim."


"Ailen benimkisinden çok farklı olmalı."
"Aynen öyle." Kahkaha attım. "Bir kere kimse kahvaltıda taç takmaz."
Maxon gülümsedi. "Singerlarda daha çok akşam yemeğinde mi takılır?"
"Tabii ki."


"Yani onu bana tercih ediyorsun?" diye ümitsizce sordu.
"Hayır. Onu ya da seni tercih etmiyorum. Kendimi tercih ediyorum."

4 PUAN: Güzeldi, okumanı öneririm.
Eğer bol romantizmli bir distopya hikayesi arayıp, aynı zamanda peri masalı havasını yaşamak istiyorsanız (ki bu üçünü bir arada bulmak neredeyse imkansız. Distopya ve peri masalı? o.O ) Beni Seç'i okumadan geçmeyin. Ki siz zaten okumuştursunuz. Neyse, bir gün ben de gündemi yakalayacağım umarım. :P


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder