22 Haziran 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Bukre - Kahraman Tazeoğlu


Kitap Künyesi:
Kitabın Adı: Bukre
Yazarın Adı: Kahraman Tazeoğlu
Sayfa Sayısı: 304
Yayınevi: Destek Yayınları
Liste Fiyatı: 19,00 TL


ARKA KAPAK

Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim.

Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin.

Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum.



“Herkesin dilindeki kitap bu muydu yani?” diye bir başlangıç yapmak istemezdim elbette; ama öyle başlamak zorundayım maalesef…

Kahraman Tazeoğlu’nun okuduğum ilk kitabıydı Bukre. Biraz kapağından belki biraz da isminden etkilenip, en çok da yapılan yorumları görüp aldım. Dürüst olmak gerekirse ilk başlarda almakla hata mı ettim acaba diye düşünmedim değil çünkü kitabın dünyasına hiç giremedim. İlerleyen sayfalarda bu düşüncemden biraz kurtuldum ya da görmezden geldim; fakat yine de pek bana hitap eden bir kitap değildi.

Kitaba gelecek olursak: Kitabın başında Bukre sevgilisi tarafından aldatılıyor ve en yakınına Selim’e koşuyor. Bukre, Selim’e kendi derdini yanarken Selim’in de büyük bir aşkı olduğunu öğreniyoruz. O kadar ki kızın fotoğrafını, okuduğu kitaba ayraç yapacak kadar çok seviyor; ama karşılıksız… Aralarında büyük bir dostluk var Bukre ile Selim’in, her şeyi rahatça konuşuyorlar birbirleriyle, dostlukları kıskanılmayacak gibi değil…

Biraz daha olayların kendini göstermeye başladığı yerlere doğru ilerlersek Selim, Bukre ve Bukre’nin kardeşi Uygar birlikte bir doğa kampına gidiyorlar. Orada, kampın tek müzisyeni ve neredeyse kamptaki tüm kızların ilgisini çeken Cem ile tanışıyorlar. Cem’in dikkatini çekense ilgi gösterenlerin aksine onunla pek de ilgilenmeyen ikili yani Selim ve Bukre. Kamp süresince Cem, Selim ve Bukre ile güzel bir arkadaşlık kuruyor ve üçlü bu arkadaşlıklarını kamp dönüşünde de devam ettiriyorlar. Bir süre sonra Cem ve Bukre yakınlaşıyorlar; ama Bukre daha önceki kötü yaşanmışlıkları sebebiyle Cem’in tekliflerine olumlu bir cevap vermiyor bir yandan da üniversite sınavlarına hazırlanıyor oluşunu bahane ediyor. Yine de aradan geçen zaman içerisinde az da olsa konuşuyorlar ve bir gün Bukre aniden Cem’in teklifini kabul ediyor.

Cem ve Bukre’nin ilişkisi güzel bir şekilde devam ederken, Cem bir yandan da albüm çıkartmak için gerekli şeylerle ilgileniyor. Fakat albümü çoğaltıp dağıtmayı hiçbir müzik firması kabul etmiyor. Bunun üzerine Bukre, Cem’in yaşadığı çöküşe dayanamıyor ve Cem’den gizli bir şekilde albüm için bir yapımcıdan randevu alıyor ve albümün çoğaltılıp dağıtılması konusunda bir şekilde yapımcıyı ikna ediyor.

Kitap 304 sayfa ama sadece 176 sayfası Bukre ile ilgili ve sondaki yaklaşık 30 sayfa baştaki hikayeye bağlanıyor bu sebepten dolayı çok fazla anlatıp da okuyacakların heyecanını kaçırmak veya spoiler vermek istemiyorum. Sadece şunu söyleyebilirim ki Bukre’nin seçimi beni şaşırtmadı. Aksine tahmin ettiğim, belki de okuyan çoğu kişinin tahmin ettiği bir sondu.

Bukre’nin hikayesi bittikten sonra kitabın ortalarında yazarın denemeleriyle karşılaşıyoruz… Böyle şeylerle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum o yüzden ilk başta anlam veremedim ama sonda farklı bir hikaye daha var bu da söylediğim gibi baştaki hikaye ile kesişiyor. Kitabın sonunu sevdiğimi söyleyebilirim sanırım.

Spoiler İçerir:

Kitaptaki bazı olaylara dair söylemek istediğim şeyler var. Öncelikle Selim ve Bukre’nin dostluğunu çok sevdim ve kitabın sonunun böyle olmasını istemezdim. Çünkü şu “bir kız ve erkek asla uzun süre arkadaş kalamaz” sözünü doğrulamış oluyor diye düşünüyorum.

Yine Selim ve Bukre ile ilgili olarak “Yavru Kuşum” ve “Kuzu” ifadelerine değinmek istiyorum… Allah aşkına neydi onlar öyle!? Bir tek bana mı itici geliyor bu tarz isimlendirmeler bilmiyorum ama bu ifadeler sanki kitabın sonuna uygun olabilmesi için kullanılmış gibi… İyi ki bana “Yavru Kuşum” diyen bir arkadaşım yok

Bir de Rüya var tabii kitabın ortasında pat diye çıkıyor. Resmen bas bas bağırıyor “Ben, Bukre ve Cem’in arasındaki bir engel olacağım, onları ayıracağım.” diye! Rüya ile ilgili beni şaşırtan bir nokta var o da hikayenin bitişine doğru tekrar Bukre’nin karşısına çıkması ve böylesine gösteriş meraklısı bir insanın artık gösterişten uzak ve daha muhafazakar biri olmuş olması. Bu cidden şaşırdığım bir kısımdı.

ALINTILAR

“Önce Selim’e gelip gelmeyeceğini sormayacak mısın?”
“Hayır! Biz birbirimize gelip gelmeyeceğimizi sormayız; sadece “Gel!” deriz. Ve neden diye sormadan koşa koşa gideriz nereye çağırılmışsak. Gerçek dostlar dostun “Gel!” çağrısına neden diye sorarak yanıt vermez. Geliyorum der.”

“Allah ona mermisinden fazla düşman versin!” Bunu, farkında olmadan söylemişti. Sonradan farkına vardı sesli düşündüğünün. Selim’e baktı, o da farkındaydı durumun.
“Yine enteresan beddualarından birini ettin Bukre.”

“Belki daha güçlü yapar seni yalnızlık. Sabretmeyi, aldanmamayı, ağlamamayı öğrenirsin belki. Kimse için kimseden vazgeçmemeyi belki de.”

2,5 PUAN: Ben pek beğenmedim, okumasan da olur. // İyiydi ama beklentilerimi karşılamadı.
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder