9 Nisan 2017 Pazar

Kitap Yorumu: Karanlık Ormanda - Ruth Ware

Merhaba!

Ne zamanki blogla daha yakından, daha istikrarlı olarak ilgilenmek istesem en fazla iki hafta sürüyor. Bir şekilde hevesimi kaybediyorum önce, sonra üzerine kimi zaman okul, kimi zaman hayat ekstra engeller koyuyor ve değil blogla ilgilenmek parmağımı kaldırmak istemiyorum, tek istediğim kat kat batteniyelerle yatakta top olmak oluyor. Fakat tüm bunlara rağmen her seferinde kendime blog tutmayı aslında sevdiğimi (bakmayın ilgilenmediğime, blog tutmak denildiği zaman hep kalbim pır pır ediyor) hatırlatıyorum ve bir şekilde işleri en baştan alıyorum - mesela tema değiştirmek gibi. Bu kez de artık yorum girmek daha kolay olsun diye genelde kitap yorumlarına girdiğim o kitap tanıtımı kısmını kaldırıyorum. Çünkü genelde tek tek o bilgilere bakıp resim boyunu, harf kalınlığını ayarlayayım derken aslında zahmetsiz olması gereken bir yorumu zorlaştıran kısım o oluyor. O yüzden işleri kolaylaştırıp, yazmama sebeplerimi azaltmak istiyorum.

Neyse, şimdi işin yorum kısmına geçelim, laklakımı dinlemek istemeyenler direk aşağıdan başlayabilir:


                         




Kitapların kapakları ve isimleri genelde beni çok çekiyor, saçma ama elimde değil. Karanlık Ormanda da o kitaplardan biriydi. Hem orijinal kapağı hem de ismi insanın merakını uyandırıyor. Ama ne yazık ki, bir kere daha çok da dış görünüşe aldanmamayı öğrendim.

Yanlış anlamayın, çok kötü değildi. Baya iyi başladı hatta. Ana karakterimiz Nora Londra'da yalnız yaşayan bir yazar. Bir gün 10 yıldır görüşmediği lise arkadaşı Clare'in bekarlığa veda partisi için davet e-maili alıyor ama düğüne davetli bile değil. Başta emin olamasa da sonunda kabul ediyor. 

Daha bekarlığa veda partisinin yapılacağı eve adım attığı an bu kararından pişman oluyor, çünkü ev kimsesiz ormanın ortasında, telefon çekmiyor ve ev tamamen camdan. 

5 kız, 1 erkek o evde iki gece iki gün kalıyorlar ve nedense o evin ortamı bana distopik romanları hatırlattı. Karakterler arasında geçmişten kalma bir şeyler var, hissediyorsunuz, sırlar, kırgınlıklar, intikam... 

Kitabın ikinci yarısından sonra yavaş yavaş bu gizem çözülmeye başlıyor. Fakat kitabı biraz dikkatli okursanız, zaten okurken kendiniz çözüyorsunuz gizemi ve aslında şok edici olması gereken bir sahne o kadar da şok edici olmuyor. Daha çok "Ee?" dedirtiyor. 

Bir diğer hayal kırıklığı da, kitabın ismi ve kapağı hatta arka kapak yazısı size daha karanlık bir tema işleniyormuş izlenimi veriyor ama maalesef öyle bir dünya yok. Hatta bir taraftan bakılırsa, 26 yaşındaki kişilerin lise dramasını izlemek gibiydi biraz. Keşke yazar konuyu biraz daha derinleştirseydi.

Ve kitabın sonunda tüm gizem ortaya çıkınca, tüm dramı başlatan o olay zincirini öğrendiğimde "Bu mu?" dedim çünkü çok salakça. Ve Nora aslında o kadar salak bir karaktere de benzemiyordu, bir çok şeyden şüpheleniyor ama resmen ona el sallayan bu unsuru uzun bir süre için görememesi insana inandırıcı gelmiyor. 

Hani bazı kitaplarda karakterler yazar onları yönlendirmese de, kendi seçimlerini yapıp yollarına devam edebilirlermiş gibi canlı; diğerlerindeyse karakterler kukla yazar da kuklacı misalı onları yönlendiriyormuş gibi gelir ya? İşte bu kitap biraz ikinci gruptandı.

Okumayın, zaman kaybı demem. Hiçbir kitap için böyle bir şey demem, ama beklentilerinizi benim gibi yüksek tutarak okumayın. Şok edici bir son, şiirsel bir dil beklemeyin. Kısaca bol dramlı, basit gizem içeren sürükleyici sayılabilecek bir cinayet kitabı.

Zeynep Ebrar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder