2 Haziran 2017 Cuma

Kitap Yorumu: Tehlikeli Kızlar - Abigail Haas



EĞER BİRİLERİ YETERİNCE UĞRAŞIRSA HEPİMİZİN SUÇLU GÖRÜNMESİ MÜMKÜN DEĞİL MİDİR?


Tehlikeli Kızlar okuduğum en psikopat kitaplardan biriydi. Hatta vazgeçtim, direk okuduğum en psikopat kitaptı.

Anna, erkek arkadaşı Tate ve en yakın arkadaşı Elise diğer beş arkadaşlarıyla birlikte liseden mezun olmadan önce bir haftalığına Aruba'ya tatile gidiyorlar. Haftanın sonu gelmeden Elise 13 yerinden bıçaklanarak cinayete kurban gidiyor. Birinci derece şüpheli ise Anna.

Kitaba başlarken okuduğum birkaç olumlu yorum nedeniyle beklentilerim baya yüksekti. Kitabın basımı falan da çok güzel zaten, renkli sayfalar, cildi mildi herşey harika. Kitap kendini okuttu da, okudukça okuyasım geldi. Kendimce spekülasyonlar yapıyorum, karakter analizleri yapmaya çalışıyorum, merakım hep hat safhada.


Fakat gelin görün ki, kitap bitip kapağını kapattığımda, koca gün ziyafet sofralarının hayalini kurarak oruç tutmuşum da iftar gelince elime 1 bardak su ve 2 elma tutturulmuş gibi hissediyordum. Yanlış anlamayın, nimete nankörlükten değil elmayı çok severim ama en azından kan şekerim yükselsin diye tuzlu bir şeyler verselerdi!! :D Metaforlar bir kenara, gerçekten sonu benim için hayal kırıklığı oldu.

Aslında kitabın sonu okuduğum en şok edici sonlardan biri ama bu kitaba olmamış. Yazar size tüm kitap boyunca yer çekimini anlatıp ispat etmeye çalışıyor ve siz de yer çekimine inanıyorsunuz ama kitap bittiğinde bir bakıyorsunuz ki aslında tüm kitabı havada süzülerek okumuşsunuz. Çık, sevemedim bunu.

Ayrıca, kitap gizem kitabı olduğu için doğal olarak sayısız sorunuz oluyor. Her ne kadar kitap boyunca bazıları cevaplansa da, kitabı bitirdiğimde hala benim için çözülmemiş bilmeceler vardı. Böyle olunca kitabı duvara fırlatasım geldi.

Kitap Amanda Knox ve Natalee Holloway davalarından esinlenerek yazılmış. Aslında benim bu iki davadan da haberim yoktu ama kitap hakkındaki yorumları okurken gördüm, davalara biraz bakınca aslında yazarın bu ikili faili meçhul ve medyaya fazlasıyla yansımış davayı birleştirerek kafasında oluşturduğu sonla birlikte kitap haline getirdiğini görmek çok da zor değil.Ha bir de karakterlerin geçmişleri, psikolojik durumları yazarın özgün işi. Yani kurgunun yarısından fazlası gerçek olaylardan oluşuyor. Bu durumu bilerek okusaydım belki kitap hakkındaki bakış açım farklı olabilirdi.

Bu kitap hakkındaki hayallerim böyle değildi, daha çok sevecektim, hatta öve öve bitiremeyecektim. Aslında sevdiğim unsurlar da var. Özellikle flashbacklerle Anna, Tate ve Elise üçlüsünün arasındaki ilişkinin anlatıldığı kısımları çok sevdim. Anna ve Elise arasındaki arkadaşlık çok sıradışı ve özgün bir ilişkiydi. Ama genel olarak fazla sevemediğime üzüldüm.

Zeynep Ebrar








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder