27 Temmuz 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Gölge ve Kemik (The Grisha #1) - Leigh Bardugo

KİTAP KÜNYESİ:
Kitabın Adı: Gölge ve Kemik
Özgün Adı: Shadow and Bone
Serinin Adı: The Grisha (#1)
Yazarın Adı: Leigh Bardugo
Sayfa Sayısı: 382
Yayınevi: Martı Yayınları
Goodreads Puanı: 4.10
Piyasa Fiyatı: 20,00 TL

ARKA KAPAK

Onu yalnızca geçmişi... geleceği ise bir tek o kurtarabilir...

"Bekle!" diye sesimi yükselttim ama o çoktan arkasını dönmüştü. Kolunu tuttum, bizi izleyenlerden gelen şaşkınlık dolu seslere aldırış etmedim. "Bir yanlışlık olmalı. Ben... düşündüğünüz gibi..." Yavaşça bana dönüp kolunu tutan elime ters ters bakınca sustum. Elimi çektim ama öyle hemen geri adım atmayacaktım. "Ben düşündüğünüz kişi değilim," diye fısıldadım çaresizce.

Karanlıklar Efendisi biraz daha yakınıma geldi, sadece benim duyabileceğim bir sesle, "Kim olduğunu bildiğini hiç sanmıyorum!" dedi.

"Zengin fantastik öğelerle oluşturulmuş bir dünya, büyüleyici kurgu ve sizi kendine bağlayan duygusal bir kanca gibi... Sayfaları çevirirken kendinizden geçecek, final sahnesinde tüm tahminleriniz yanlış çıkacak ve doruk noktasında alnınızdan vurulmuşa döneceksiniz!"

Horn Book Magazine

"Bu büyüleyici dünya, içinde birçok tuzak barındırıyor. Mitolojiyle süslenmiş ve inandırıcı karakterlerle güçlendirilmiş roman sarsıcı sürprizlerle heyecanı ve adrenalini zirveye ulaştırıyor. George R. R. Martin ve J. R. R Tolkien hayranlarına özellikle tavsiye edilir."
RT Book Reviews


Bir varmış bir yokmuş bizim dünyamızdan çok uzaklardaki bir diyarda uzun zamandır savaş içinde olan Ravka adında bir ülke varmış. Bu ülkedeki bazı insanların suya, ateşe, rüzgâra, insan sağlığına ve karanlığa hükmedebilme gücü varmış. Bu güçlere sahip olan insanlara Grisha deniliyormuş ve onlar diğer insanlardan daha iyi bir şekilde yetiştirilip, Karanlıklar Efendisi’nin komutasındaki 2. Ordu’da görev alıyorlarmış.

Bundan asırlar öncesinde karanlığa hükmedebilen tek Grisha Karanlıklar Efendisi, güç hırsına yenik düşmüş ve ülkenin ortasındaki kocaman bir şehri karanlığa boğmuş; bir daha buradaki insanlardan haber alınamamış ve oraya giren insanlarda volcra denilen canavarların saldırılarına uğruyorlarmış. Buraya Karanlıklar Diyarı deniliyormuş.

Asırlar sonrasında, yeni gelen Karanlıklar Efendisi bu soruna bir çözüm bulmaya karar vermiş ama bunu yapabilmek için, güneş ışığına hükmedebilen tek Grisha’nın, yani Güneş’in Elçisi’nin yardımına ihtiyacı varmış.
 
Bir diğer tarafta ise, kralın komutasındaki 1. Ordu’da haritacı olarak görev yapan, yetim Alina varmış. Alina görev gereği birliği ile birlikte Karanlıklar Diyarı’ndan geçmek zorunda kalmış ve volcraların saldırısına uğramış. Bu sırada, beraber büyüdüğü en yakın arkadaşı Malyen az kalsın volcralar tarafından öldürülecekken, kendisi dahi bilmediği bir şekilde, bütün volcraları geri püskürterek tüm birliğini kurtarmış. İşin aslı; o son Karanlıklar Efendisi’nin yıllar boyunca aradığı Güneş’in Elçisi’ymiş.

Kitap bu olaylarla başlıyor. Genel olarak kitabı sevdim. Daha da çok sevebilirdim, ama buna engel olan şeyler vardı. Şöyle söyleyeyim, 2 tane çok sevdiğim; 2 tane sevmediğim şey vardı kitapla ilgili. Önce sevmediklerimden başlayayım, sevdiklerimi sona bırakıp rahat rahat anlatırım. ^_^

Sevmediklerim:
  1. Alina. Başrol kızımız Alina, kitap onun ağzından anlatılıyor. Aslında kitabın başlarında bu kızı seveceğimi düşünmüştüm. Keşke her şey düşündüğüm gibi gitseydi… Kız saçma sapan kararlar veriyor, etrafındaki insanlar (bkz: Karanlıklar Efendisi) onu mutlu etmeye çalışıyor, bu kız onların uğraşlarını reddediyor. İnsanlar ona soru soruyor, kız evet ya da hayır arasından cevap seçemiyor. Alina ile ilgili sevdiğim tek şey Malyen ile arasındaki arkadaşlıktı, ama sonra onu da mahvettiler.
  2. Malyen. Bu çocuğa ilk sayfadan daha ısınamadım. Şimdi, şöyle ki; Alina ve Malyen savaşta yetim kalıp aynı yetimhanede büyüyen iki çocuk. Hep çok iyi arkadaş olmuşlar. Ama büyüdükleri zaman, Alina’nın Malyen’e olan duyguları değişiyor, ondan hoşlanmaya başlıyor. Ama Malyen hiç bunun farkında değil, bir de Alina’ya gelip kız tavlamak için tavsiyeler istiyor. Yok artık… Bu kadar kör olamazsın. Daha sonra, kitabın ikinci yarısında, nasıl oluyorsa Alina’yı artık gerçekten görmeye başlıyormuş. Onu fark ediyor. Benim de, bu zamana kadar aklın nerdeydi? diyesim geliyor. Yine de, bu ikili benim için sadece arkadaş oldukları zaman çekilebilir oluyorlar.
Sevdiklerim:
  1. Karanlıklar Efendisi. Kitapta daha adı geçtiği cümleden beri ona karşı, karşı konulmaz bir ilgim var. Kitabın sayfalarını çevirip onun adının geçtiği yerleri bulup, oralara kadar hızlı hızlı okuyordum; onun adının olduğu yerleri ise tekrar tekrar okuyordum. O derece. :D Karanlıklar Efendisi’nin kitaptaki “kahraman” olmadığını söyleyebilirim. Ve, benim de özellikle kötü karakterlere olan ilgimi (hatta fazla ilgimi *-*) biliyorsanız, bu karakteri seveceğimi tahmin edebilirsiniz. Evet, Karanlıklar Efendisi’nin yaptığı adına yakışır birkaç kötülükler var; ama bunların yanı sıra, çok yalnız bir tarafı da var. Ve bu kitapta gizemini hep korumuş olmasına rağmen, gelecek kitaplarda geçmişine dair bir şeyler öğrenebilmeyi umuyorum.
  2.  Kitabın içindeki fantastik dünya. Kitap sizi öyle bir dünyaya davet ediyor ki, hiç çıkmak istemiyorsunuz. Büyülü bir dünya, krallar, kraliçeler, saraylar, balolar, bana bizdeki bindallı/kaftan karışımı bir kıyafeti anımsatan kefta adında gösterişli kıyafetler… Kitabın içindeki dünya bazı açılardan Rus kültürüne benziyordu, onu ilgi çekici kılan bu da olabilir. Ama, bunda Grisha’ların harika güçlerinin de etkisi vardı kesinlikle.

Kitabı dün bitirdim, ve bitirdiğimde serinin ikinci kitabı Kuşatma ve Fırtına’yı iyi ki daha önceden almışım diye düşündüm. Çünkü sonu inanılmaz merakta bırakıyor okuyucu. Hiç ara vermeden devam ediyorum ikinci kitaba. Tek problem şu ki, üçüncü kitap henüz Türkiye’de çıkmadı. İkinci kitapta böyle nefes kesici bir şekilde biterse (ki bence kesin öyle olacak), nasıl beklerim ben?! >_<

ALINTILAR

"Milletin sana şaşkın şaşkın bakmasına şimdiye kadar alışmış olmalıydın.""Henüz alışamadım.""Neyse, kendini kötü hissedersen bana bir işaret ver, senin için masanın üzerine çıkıp eteğimi başıma kadar çekerek dans ederim. Böylece kimse de sana bakmaz." 

"Bir şeyleri istemek," diye fısıldadı, "bizi zayıf kılar." 

"Hala hayattasın," diye fısıldadım kendi kendime karanlıkta. "Hala özgürsün."

4 PUAN: Güzeldi, okumanı öneririm.
 Karanlıklar Efendisi gibi harika bir karakter olmasa, 3 puan verirdim; ama kitap öyle harika bir karakteri içeriyor. O yüzden 4'ü hak etti. Onun dışında, bir de yukarıda bahsettiğim gibi yazarın yarattığı dünya inanılmaz! Kesinlikle okumaya değer, diyorum. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder